Merhaba
Kedicik nede güzel uyuyor değilmi? Oda benim gibi uykuyu seviyor belli.
Bu çalar saatin sesi ile, uykumuzun en tatlı yerinde uyanmak ve güne isyanla başlamak genelde hepimizin yaptığı bir şey değilmi?
Eskiden bende öyle idim.Zilin sesi ile birlikte Of yine sabah oldu.Yine iş güç koşturmaca düşüncesi bütün benliğimi sarar ve zorla yatağımdan kalkardım.
Sonra bir gün ;
Televizyon programında kanserden kurtulan bir sanatçının söyleyişine tanık oldum.
Aman ALLAH’ım sanki kurban olduğum beni özellikle o programı seyrettirmek için yönlendirmişti.
Sanatçı büyüğümüz aynen şöyle diyordu.
‘’ Bu illet hastalığa tutulmadan önce,her sabah bin bir isyanla,şikayetle ve yine sabah oldu,yine koşturmaca içinde bir gün başlıyor,yine borçlar,fırçalar,hayatmı bu, nidaları ile uyanıyordum.
Sonra bir gün doktorum kanser olduğumu söyledi ve benim daha önce isyan ettiğim koşturmacalardan daha büyük ve zorları ,kemoterapi sırasındaki acı,saçlardaki döküntü ve diğerleri üstelikte sürekli benliğimi saran ölüm'ün bana çok yakın olduğu düşüncesi ile birlikte her tarafımı sardı.
Sağlıklı günlerimde yaşadığım isyanlar aklıma geliyor ve kendime kızıyordum.
Uzun bir süre sonunda ,dua,sabır ve tedavi ile çok şükür hastalıktan kurtuldum.
Artık bir onkoloji kliniğinde günü karşılamıyorum. Eskisi gibi sıcacık evimde günü karşılıyorum ama o günlerden farkılı bir şekilde.Yani çok şükür bu sabah ağrısız sızısız sağlıkla ve afiyetle güne başlıyorum diyerek sabahın ilk adımlarını atıyorum.''
Bu yorum size yeterli olurmu bilmiyorum ama Zarif Oğluna oldu doğrusu.
Bizler hayatta sahip olduklarımızın değerlerimizin farkında olamıyoruz.
İsyan ve şikayet çevremizi ve benliğimizi okadar çok sarmışki.Bu isyankarlığa,mutsuzluğa daha yataktan kalkarkalkmaz başlıyoruz.Taki bir gün,elimizdekileri kaybedip,kaybettiklerimizin değerini anlayana kadar.
Halen çalışmakta olduğum ve sektöründe lider şirketimizde, bir ağabeyimiz vardı.
Sabah ofise girdiğinde , yine geldik zindana diyerek işe adım atardı.Yine geldik zindana.
Bu söze hayret etmiştim.Çünki şunu çok iyi biliyordumki,bu işyeri o ağabeyimiz içinde bulunmaz bir olanaktı.Ama o burayı zindan olarak değerlendiriyordu.Sonra ne oldu biliyormusunuz bu ağabeyimiz emekli olup ayrıldıktan sonra,zindan diye nitelendirdiği işyerine oğlunu sokmaya uğraşdı durdu.Peki hani bu işyeri zindandı.O da buranın zindan olmadığını ayrılınca anladı.
LÜTFEN
1- Elimizdekilerin ve sahip olduklarımızın kıymetini onlar bizden uçup gitmeden anlayalım.
2 - Sahip olduğumuz değerlerimiz elimizde iken,bir gün kaybedebileceğimizi unutmayalım ve isyan yerine bu değerlerimize daha sıkı sarılalım.
3 - Anne Babamızın Eşimizin Ailemizin,Çocuklarımızın kıymetini onları kaybetmeden bilelim.(Şu an aklıma rahmetli babannem geldi.Küçükken başımı dizine koyar kıvrılıp yatardım.Ne çok hoşuma giderdi onun saçlarımı sıvazlayışı.Şimdi hayatta olsaydıda şu kocaman başımı yine ellerinin arasına alsa idi.Yine bizleri kaza ve belalara karşı okuyup üflese idi.Ama keşkelerin sonu yok.Babannemde yok.)
4 - Sahip olduğumuz güzellikleri kaybetmemek için yeterli özeni zamanında gösterelim.
Bu arada saat 23:38'i gösteriyor.
Benim fıstıkcım kızımda bu yazıyı hazırlarken benden yüz bulamayınca gitti yatağında uyudu.Üstünü açmışmı bakmalıyım.
Ağabeysi Burak'ın ise hala uyumaya niyeti yok gibi
Neyse ;
Yazımı güzel bir hikayecik ve karikatürle sonlandırayım isterseniz.
güzel yazı güzel düşünce.
YanıtlaSilbu yazılarn devamını dilerim
selam çok güzel şeyler yazmışsınız elinize sağlık.Yazılarınızdan haberdar olmak için,sizi takibe aldım,sizde beni takip etmek isterseniz bloguma beklerim BLOG OKULU
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum.BLOG OKULU
YanıtlaSilBende sizin blogunuzu takipteyim.Sizden öğrenecek çok şeyim var.
Tekrar Teşekkürler