*(Bu yazımın tarafımca seslendirilmiş hali ,sayfa sonundadır.)
Merhaba Dostlar
Bir akşam Antepli bir ağabeyimizi ziyarete gitmiştim.
Sohbet sonrası evden çıkarken kapının yanındaki dolabın üstünde ufak bir kutu gördüm.İçinde bozuk paralar ve kağıt paralar olan küçük saydam bir kutu idi.
Benim kutuya baktığımı görünce Yusuf Ağabeyimizde ailesi ve yakınları ile birlikte başlattıkları bir güzellikten bahsetti.
Eve koydukları bu kutuya,ellerinde ceplerinde biriken bozuk paraları koyduklarını , arada ziyarete gelenlerinde
kutuya para attıklarını(bu arada bende bir miktar kutuya attım tabi ki ) ve sonrada bu kutuda biriken paraları toplayıp,Bursa’ya okumaya gelen,durumları müsait olmayan öğrencilere yardım yaptıklarını söyledi.
Bu o kadar çok hoşuma gittiki hemen evimde uygulamaya başladım ayrıca iş yerimdeki bulunduğum ofisin en işlek olan yerine yani çay makinalarının olduğu yere de bir tane koyduk.
Sevgili dostlar ofisimizdeki yaklaşık 30 yürek , bu ufacık kutuya attığımız paralarla bu güne kadar 4.000 – TL para topladık ve bu paralar ile de küçük büyük bir çok muhtaç olana ulaşıp, bir anlıkta olsa içlerine bir mutluluk yüzlerine bir gülümseme bıraktık.
Neden sizde evlerinizde,iş yerlerinizde bu uygulamaya başlamayasınız ki.Bu küçücük kutu ile olacak şeymi demeyin siz yeterki uygulayın ve sabredin bakın o küçük dediğiniz kutu ,ufak paralarda olsa nice kalplerde sevinç sizin içinizde de huzur yaratacak.
Bakın Senai DEMİRCİ çocukluk hatırasında bu konudan nasıl bahsetmiş.
Evin dış kapısının önünde, ayakkabılığın üzerinde durup bize her vakit tebessüm eden bir hazine sandığımız vardı.
Bakmayın hazine sandığı dediğimize, şimdiye kadar içinden ne bir pırlanta çıktı, ne bir elmas, ne de para. Bize bir şey vermiyordu.Paramız eksiliyordu ama içimizde tarif edemediğimiz bir şeyler de artıyordu. Sanki verdikçe zenginleşiyor gibiydik.
Harçlığımız eksildikçe çoğalıyor gibiydi.
Neden mi?
Babam ve annem, bu kutunun altında bir kapı olduğuna ve bu kapının bazı evlere açıldığına inandırmıştı bizi.
Kutunun altında, paraların akıp uçuştuğu yerde, kitaplarını alamamış bir çocuk, elbisesi eskimiş bir adam, çikolata bekleyen bir kardeşimiz bekliyordu. Parayı oraya koyarken, çocukların yüzlerindeki sevinci görüyor gibi oluyorduk, bizim yüzümüzde de onlarınki gibi gülücükler beliriyordu.
Hazine sandığına benzeyen “sadaka kutusu”na koyduğumuz paraların bizden eksildiğini düşünmüyorduk. Tam tersine, oraya koyduğumuz her şeyin bize katıldığını, bizi tamamladığını, mutluluğumuzu çoğalttığını hissediyorduk.
Merhaba Zarif oğlu
YanıtlaSilBahsettiğin kutudan bizim evdede var.yıllardır okadar çok ihtiyaçlıya hizmet ettiki bu kutu.
herkesin evinde iş yerinde olmalı.küçük ama işlevi büyük bir kutu.
bu yazında nice hayırlara vesile olur İNŞALLAH